Yaklaşık 21 sene 5 aydır aynı evdeyiz. Bu beş ayı neden özellikle belirttin diyebilirsiniz. Ben de derim ki beş ay beş aydır. Beş aya ne anılar sığar farkında mısınız? Ne yapayım anılarıma çok değer veriyorum belki de. Bu ev benim hem çocukluk hem de gençlik anılarımla dolu. Biraz önce yeni aldığım ve günlerce okuma hayalini kurduğum kitabım sonunda bitti. Kitabımı bitirdikten sonra hemen başka bir kitaba geçmeye karar verdim. Ama mahallenin yeni nesil çocukları çok gürültü yapıyorlardı aslında onlar birer çocuktu ve çocukluğunu yaşıyorlardı. Bu yüzden kızmadım onlara. Bende diğer kitabımı sakin bir kafayla okumaya karar verdim. Balkonda ayaklarımı uzatmış gökyüzünü izlerken gözlerim uzaklara daldı. Sonra yenidünya, nar ve zeytin ağaçlarını izlerken buldum kendimi. Temmuz ayı ve hava oldukça sıcaktı. Ama balkonumuzdaki saksıda ekili olan süs biberlerimizin bir o yana bir bu yana ahenkle sallanmasına vesile olan bir rüzgâr esiyordu. Rüzgârla birlikte ben de çocukluğuma, çocukluk yıllarıma estim ve gittim. Karşıdaki iki katlı evin sahibi Gülcan Teyze ve Arif Amca idi. Arif amca ben bildim bileli hep hastaydı. Ona eşi ve çocukları bakıyordu. Gülcan teyze çok titiz bir insandı. Evine gittiğimizde ev pırıl pırıl olurdu hatta zemin bile ayna gibi olurdu. Ama her yaşlı çift gibi arada bir atışıyorlardı. Atışmaların kazananı hep Gülcan teyze olurdu. Gülcan Teyze yeni temizlediği yerlerin üzerinden geçilip ayak izi bırakılmasını hiç sevmezdi. Arif amca da buna uymazsa atışmaları başlardı ama bu tartışmaya dönmezdi. Kısa sürerdi bu atışmalar. Gülcan teyzelerin iki kızı vardı bunlardan biri Ayfer Teyze. Ayfer Teyze gençlikte ananemle çok yakınlarmış hatta yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş. Sonra gel zaman git zaman dünya meşakkatleri yüzünden uzun süre görüşmemeleri nedeniyle o eski samimiyet kalmamış. Bir söz vardı o geldi aklıma hem de bu sefer çok ibretlik geldi: ‘’ Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.’’
Ayfer teyze evin bahçesinden sorumluydu. Aslında evin büyük kızı olarak her şeyden sorumluydu dersem daha doğru olur. Ben bahçeyi hayranlıkla izlerdim hep. Bir vesile olsun da o bahçeyi yakından göreyim diye bekler dururdum. Bir gün o vesile gerçekleşti ve yazın onlar denizdeki evlerine gidince bahçe kapısının anahtarını bize emanet ettiler. Büyük bir coşkuyla her akşamüstü annemle bahçeye giderdik. Tek tek gülleri, yenidünya ağacını, asma yapraklarını, naneleri, balık ağzı çiçeğini, aşk merdiveni çiçeğini tek tek incelerdim annem çiçekleri sularken. Hava tamamen kararmadan bahçeden ayrılmış olurduk, ben orayı bırakmak istemezdim. Ama yarın da geleceğimizi düşünerek bahçeden ayrılmam çok zor olmazdı. Her sabah uyandığımda balkona çıkıp hemen onların bahçesine bakardım. Evlerinin kapılarını açık gördüğümde anlardım ki benim bahçeyi keşfetme maceralarım sona erdi. Üzülürdüm ama üzüntüm hemen geçerdi, çocukluğun en güzel yanı da bu bence.
Gel zaman git zaman, Arif amca ödü. Gülcan teyze ve kızları yeni yaptırdıkları apartman dairesine taşınmaya karar verdiler. Anılarını bırakmak ve yeni bir eve alışmak kolay olmasa gerek. Ayfer teyzenin çok sevdiği bahçesini nasıl bırakabildiğini hâlâ arada bir düşünürüm. Neyse eski toprak Gülcan teyze bu yeni eve çok alışamadı. Eski topraksanız toprakla temasa, içi içe olmaya ihtiyacınız var. Aslında ne de olsa hepimiz topraktan yaratıldık ve ona ihtiyacımız var. Çok zaman geçmeden Gülcan teyze yeni evinden de taşınarak toprağın altındaki evine göç etti. Geriye onların anıları ve benim okumak istediğim yeni kitabım kaldı...
Ayfer teyze evin bahçesinden sorumluydu. Aslında evin büyük kızı olarak her şeyden sorumluydu dersem daha doğru olur. Ben bahçeyi hayranlıkla izlerdim hep. Bir vesile olsun da o bahçeyi yakından göreyim diye bekler dururdum. Bir gün o vesile gerçekleşti ve yazın onlar denizdeki evlerine gidince bahçe kapısının anahtarını bize emanet ettiler. Büyük bir coşkuyla her akşamüstü annemle bahçeye giderdik. Tek tek gülleri, yenidünya ağacını, asma yapraklarını, naneleri, balık ağzı çiçeğini, aşk merdiveni çiçeğini tek tek incelerdim annem çiçekleri sularken. Hava tamamen kararmadan bahçeden ayrılmış olurduk, ben orayı bırakmak istemezdim. Ama yarın da geleceğimizi düşünerek bahçeden ayrılmam çok zor olmazdı. Her sabah uyandığımda balkona çıkıp hemen onların bahçesine bakardım. Evlerinin kapılarını açık gördüğümde anlardım ki benim bahçeyi keşfetme maceralarım sona erdi. Üzülürdüm ama üzüntüm hemen geçerdi, çocukluğun en güzel yanı da bu bence.
Gel zaman git zaman, Arif amca ödü. Gülcan teyze ve kızları yeni yaptırdıkları apartman dairesine taşınmaya karar verdiler. Anılarını bırakmak ve yeni bir eve alışmak kolay olmasa gerek. Ayfer teyzenin çok sevdiği bahçesini nasıl bırakabildiğini hâlâ arada bir düşünürüm. Neyse eski toprak Gülcan teyze bu yeni eve çok alışamadı. Eski topraksanız toprakla temasa, içi içe olmaya ihtiyacınız var. Aslında ne de olsa hepimiz topraktan yaratıldık ve ona ihtiyacımız var. Çok zaman geçmeden Gülcan teyze yeni evinden de taşınarak toprağın altındaki evine göç etti. Geriye onların anıları ve benim okumak istediğim yeni kitabım kaldı...